Adı 'Özlem' olmalı...
Bir çocuk düşünün, 14 yaşında ekmek parası kazanmak, ailesinin geçimini sağlamak için düğünlerde dansözlük yapmaya başlamış, kendi deyimiyle 'ailenin erkeği' olmuş... Daha sonra Maksim Gazinosu'nda atıldığı sahne hayatında, kendisini geliştirerek assolistliğe kadar yükselmiş. Evliliği ve boşanmasıyla gündemden düşmemiş, yaşadığı acılar bile hayata küstürmemiş onu... Sibel Can'dan bahsediyorum. Bu haftaki konuğum Sibel Can'dı. Mesleğe başladığım 1989 yılından beri tanıyorum kendisini. Birçok kişinin başaramayacağı kadar büyük bir şöhretin sahibi oldu. Sesiyle, yorumuyla bu günlere geldi. Nakkaştepe'deki evinde bizi kabul eden sanatçıyla 3 saat süren son derece keyifli bir sohbet yaptık. Şu günlerde hapisteki kocası Sulhi Aksüt'le buluşacak olmanın tatlı heyecanı içindeki sanatçı; içten, dobra dobra açıklamalarda bulundu... Daha küçük bir çocukken sanatçı babasının şehirdışı çalışmalardan dönüşünü kapı önlerinde beklediğinden, yaşadığı tarifsiz acılardan, en yakınları tarafından sırtından vurulmasından, bitmeyen gecelerde çektiği yalnızlıklardan söz ederken, 'keşke annem adımı Özlem koysaymış' dedi, haklı olarak... Bunca sıkıntıyı üç çocuğu Melissa, Engincan ve Emir sayesinde atlattığını, sadece keyif alacağı projelerde yer alacağını ve artık kimseye kolay kolay güvenmeyeceğini anlattı... Sesi konusunda da artık tevazu göstermeyeceğini belirten güzel sanatçı, kadın olarak Türkiye'de bir alternatifinin olmadığını, kendi sesini dinlerken bile ağladığını, şarkıları çok duygulu okuduğunu da söyledi... Yeni projelerini de açıklayan sanatçı, Show TV'ye Huysuz Virjin'le birlikte 'Huysuz & Sibel Show' u yapacağını, Okan Bayülgen'le büyük bir aşk hikayesinin anlatıldığı bir sinema filminde oynayacağını belirtti. Uzun süredir kimseyle röportaj yapmayan Sibel Can'ın birbirinden ilginç ve içten açıklamalarını tek bölümde yayınlamaya gönlüm el vermedi. Yarın da sürecek olan bu röportajı beğeniyle okuyacağınızı umuyorum... İyi Bayramlar, iyi pazarlar.
Barış KOCAOĞLU
--------------------------------------------------------------------------------
Artık, koca parası yemek istiyorum
13 yaşından beri çalışıyorum. Allah eşime sağlık versin de ben de oturup artık koca parası yiyeyim
Sesimle şarkılarımla, sahne performansımla Türkiye'deki kadınlar arasında rakipsizim
Sahnede sanki bambaşka bir alemdeyim, orada kendimi hiç tanıyamıyorum
Hayatın hep özlemlerle geçiyor. Kendini yalnız hissettiğin çok olur mu? Bunca sıkıntı, hasret çektikten sonra keşke annem adımı Özlem koysaymış diyorum. Allah her şeyden önce sağlık sıhhat versin, bunların hepsi gelip geçiyor. Neler neler yaşadım bugüne kadar ama, unuttum, unutmaya çalıştım zorda olsa. Çok büyük acılardı, kimsenin kaldıramayacağı kadar ağırdı yani. Ben bile kendi kendime şaşırdım, nasıl bunca yükün altından kalktım diye.
Genç yaşta bunca yükün altından nasıl kalktın peki?
Öncelikle inanılmaz sabırlı bir insanım. Sonra Allah'a inancı sonsuz olan birisiyim. Bir şekilde Allah bana yardım ediyor, onun sevgili kullarından biri olduğuma inanıyorum. Bir şekilde bunları atlattım... Eskisi kadar sahne çalışması yapmıyorum artık. Geçen yılbaşı gecesi uzun bir aradan sonra ilk defa sahneye çıktım. Bu yılbaşı gecesi benim 1. yılım oluyor sahneye çıkmayalı. Bir yılda çok az çalıştım. Çocuklarımı ihmal etmek istemedim. Çünkü onlar benim için çok değerli. Çok fazla sahne çalışması yapmadığım için, çocuklarıma dolu dolu zaman ayırıyorum ve en doğrusunun da bu olduğuna inanıyorum.
Bunun farkına nasıl vardın? Çünkü sen sahnelerin aranılan isimlerinin başında geliyorsun?
Yaşadığım olaylar, tecrübeler benim doğruyu bulmamı sağladı. Çok fazlada çalışmamak lazım, buna gerek yok zaten. Aile içinde ki huzurumu, çocuklarımı bırakmak istemiyorum. Çünkü, çocuklarımın son birkaç yıldır gözlerindeki o mutluluğu, pırıltıyı dünyanın hiçbir şeyine değişmem, bunun farkına vardım. Belki bazı şeyleri yaşamam gerekiyordu, bunların farkına varabilmem için. Allah'tan çok genç yaşta, çok büyük tecrübeler kazandım. Her şey boşmuş, gerçek olan benim ailem ve çocuklarımmış. Onun için artık az çalışıyorum ama öz çalışıyorum. Sahneyi ve şarkı söylemeyi çok seviyorum ama artık sadece keyif alacağım yerlerde, ortamlarda şarkı söylemek istiyorum. Son bir yıldır da bunu böyle uyguladım.
Peki neler yapıyorsun evde?
Çocuklarla ilgileniyorum, benim ailem, Sulhi'nin ailesi geliyor gidiyor. Onun dışında birkaç dostum var görüştüğüm. Sanat camiasından kimseyle görüşmüyorum. Daha önce de zaten görüşmüyordum. Bir iki sanatçı büyüklerim var arada onlarla görüşüyorum onun haricinde pek dostum yok bu camiadan.... Herkes uyuduktan sonra yalnızlık ortaya çıkıyor. Onu bastırmak için kitap okuyorum, internetle vakit geçiriyorum. Müziği çok sevdiğim için müzik adına araştırmalarım oluyor... Türk Sanat Müziği gecenin bir vaktinden sonra çok iyi gidiyor. Her gün yeni bir şarkı öğreniyorum, vakit böyle geçip gidiyor işte.
İnternet'e giriyorum dedin chat yapıyor musunuz?
Onu hiç yapmak istemiyorum çünkü beceremiyorum. Magazin sitelerine giriyorum, gazete okuyorum, bir de İnternet oyunlarına dalıyoruz, Engincan, Melisa ve ben saatlerce oyun oynuyoruz. Engincan'a diyorum ki oğlum bana öğrettiğin en güzel şey bu ama çok zaman kaybı.
Benim psikoloğum çocuklarım
Geceleri o yalnızlıkta kendi başınıza kaldığınızda vicdan muhakemesi yapar mısın?
Belli bir dönem çok üzüldüm, inanılmaz içime atan bir insandım. Devamlı ortalara çıkıp, ona çatayım, buna çatayım yapacak bir insan değilim. Kendi halinde bir insanım, annem üzülmesin, çocuklar üzülmesin, diye hep daha sakin görünmeye çalışırım. Ama içimde inanılmaz büyük üzüntüler vardı. O günlerden sonra tek dua ettiğim şey, bu kadar şeyi içime atıp, hasta olmadım. Çünkü bu kadar şeyi insan içine atarsa birgün bir yerden çıkar diye düşünüyordum. Allah çocuklarıma acıdı, bu şekilde atlattık .
Zor günlerinde psikoloğa gittin mi hiç?
Psikoloğa bir gün bile gitmedim. Benim en büyük psikoloğum üç tane çocuğum. Onlarla vakit inanılmaz güzel geçiyor, onlar kafamı, beynimi çok iyi dağıtıyor. En kötü dönemlerde sakinleştirici ilaç bile almadım.
Bu kadar dirayetli olmanda geçmişinin etkisi var mı?
Çok küçük yaşta büyükmüşüm gibi yaşadım ben. 13-14 yaşında bütün ailemin sorumluluğu şimdiki gibi bendeydi. Yıllarca annemin, babamın tüm ailemin çalışan erkeği oldum... Herkese güvendiğim, inandığım için çok şey de kaybettim. Çünkü herkesi kendim gibi gördüm. Sanat dünyasında çok kazıklar yedim babam başımda olmadığı için. Hep çalışmak, didinmek zorunda kaldım ama artık istiyorum ki, Allah kocama hayırlı işler versin ben de oturup onun parasını yiyeyim.
Yaşıtların gibi davranamadın diye, geçmişe bir kırgınlığın var mı?
O, zamanlar yaşıtlarımın yaptığını yapamıyorum diye kırılıyordum. Biz çok fakirlikle büyüdük. Öyle, böyle değil Karagümrük'te yaşıyorduk, babam müzisyendi. Hiç unutmuyorum, bayramdan birkaç gün önce babam üç gün bir köy düğününde çalışmıştı. Arife günü geldi eve. Bayramlığımız yoktu, çocuğuz bayramlık istiyoruz. Annemle apar topar çarşıya gittiler bize bayramlık aldılar.
Alternatifim yok
Sahneye çıktığım zaman bambaşka bir alemdeymişim gibi hissediyorum kendimi. Ve tanımakta güçlük çekiyorum sahnedeki Sibel'i. O an bambaşka birisi oluyorum ve kendi kendime Sibel Can hayran olduğum bir sanatçıya dönüşüyor... Evdeki Sibel Can'la inanılmaz onur, gurur duyuyorum. Onun sabrına, çocuklarına ailesine bağlılığına hayranım. Evdeki Sibel Can'ı da çok seviyorum ama sahnedeki çok ulaşılmaz çok esrarengiz geliyor bana...
Ben Hülya'ya da şaşıyorum, kendisine sataşanlara cevap vererek, kendini yormamalı. Özellikle de Hülya ile Gülben arasında yaşananlara gerek yok ki, onların böyle şeylere ihtiyaçları yok. Gülben'in çok güzel tutan bir dizisi var. Hülya'ya zaten söyleyecek bir şey yok, her yaptığı şey çok başarılı. Yıllardır bu işe emek vermiş. Dişiyle tırnağı ile gelmiş... Biz Hülya ile aynı dönemde sahneye çıktık, belki o benden birkaç yıl eski olabilir... Bu arada kendime sahne de televizyonda bayılıyorum. Sesimle, şarkılarımla, sahne hakimiyetimle ve her şeyimle benim Türkiye'de bir alternatifim yok, bunu biliyorum.
Sesimi dinlerken AĞLIYORUM
Hava atmak için söylemiyorum ama şarkılarımı dinlerken, çok içli okumuşum diye kendi kendime ağlıyorum...
Eşin gelmek üzere neler hissediyorsun?
Çok heyecanlıyım. Bana zor günlerimde herkes arkasını dönüp gitmişken eşim sahip çıktı. Hem de çocuklarıma ve aileme. Benim çok saygı duyduğum birisi, onu çok seviyorum. Devamlı mektuplaşıyoruz, o oradayken sevgim daha da büyüdü. Birbirimizi çok seviyoruz... Her şeyi yılbaşından sonraya bırakıyorum. Emir yaklaşık 1.5 yaşında oldu. Yani Sulhi tam 1.5 senedir yok yanımızda. Şimdi temizlik başlayacak, tüm kıyafetlerini yılbaşından sonra temizlemeye gönderiyorum. Evde büyük telaş var. Gömlekleri yıkanacak, ütülenecek.
Sen mi yapıyorsun ütüleri?
Ben ütü yapmayı sevmem. Evde bana yardım eden, arkadaşlar var. Yılbaşından sonra ki 16 gün hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor bana. Daha perdeler yıkanacak, halılar silenecek iş çok yani.
Emir babasını çok az gördü değil mi?
Emir ne yapacak merak ediyorum... Orada ortam çok kötü, çok zor. Allah kimseyi oralara düşürmesin. Sulhi 37 yaşında ve ilk defa baba oldu ama çocuğunu ilk kez orada görebildi. Çok az gördü, kucağında bir kere uyusun istedi. Hiç unutamıyoruz, o günleri.
Oraya giderken hangi duygular içinde oluyorsun?
Giderken çok büyük heyecan duyuyordum. Acaba zayıflamış mı, beni beğenecek mi, zayıfladığımı anlayacak mı? İnanılmaz heyecan içinde oluyordum. Dönerken ise inanılmaz kötüydü. Arabada gözyaşları sel oluyordu o özellikle Emir'i gördükçe üzülüyordu. Yollarda epey hüzünlü anlar yaşıdık. Ama, Allah sağlık versin her şey gelip geçiyor şurada ne kaldı ki gelmesine yeter ki Allah ölüm acısı vermesin.